Petrol-İş Sendikası’nın gelecek hafta sonu gerçekleştirilecek 26. Olağan Genel Kurulu’nda gündeme gelecek tüzük değişim taslakları ve Sendikamızın 25 Kasım’da başlatmayı planladığı kampanya üzerine kadın delegelerimizle konuştuk.
Emek Nalbant ve Şirin Akay, Petrol-İş Sendikası’nın 17-18 Eylül tarihlerinde gerçekleştirilecek 26. Olağan Genel Kurulu’nda delege olmuş iki Petrol-İş üyesi kadın. Sendikamızın gündemindeki konuyla ilgili gelişmeleri Nalbant ve Akay ile paylaştık ve onların değerlendirmelerini aldık.
Petrol-İş’in Genel Kurul sürecinde kadın politikalarını ana metinlere yansıtma girişimini, tüzük değişimi taslaklarıyla kadın büroları ve komisyonlarının kuruluşunun gündeme gelmesini Şirin Akay şöyle değerlendirdi:
“Tabi ki iyi olur. Bence kadınların hukuki yönden danışacakları zeminler olması çok önemli. Kadınların karşılaştıkları sorunları danışacakları birileri olması gerek. Çeşitli sorunlarımızı var, örneğin bir yürüyüşe giderken bile kadınlar kocalarından çekiniyor, izin alamıyor. Kadınlarla ilgili kadını koruyan düzenlemelerin sendikanın tüzüğüne girmesi olumlu bir gelişme. Kadın büroları, komisyonlar kurmak, kadınların biraraya gelip çalışabilecekleri yerler olması, kadına dönük tacizin cezalandırılması, bunlar bize güç verir. Kendi haklarını arayacak, bu konuda çalışacak kadınları biraraya getirmekte bunu denemekte fayda var.”
Tüzük değişim taslaklarına ilişkin olarak Gebze Megaplast’ta çalışan Emek Nalbant’ın değerlendirmesi ise şöyle oldu:
“Çok iyi bir gelişme, bu büyük bir ihtiyaç işyerleri açısından da. Artık kadınlar yaygın olarak çalışıyor ve işyerlerinde çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalıyor, özellikle kadına yönelik taciz konusu önemli. Toplumun bu konuda çeşitli önyargıları oluyor, örneğin boşanmış, eşini kaybetmiş kadına dul gözüyle farklı bir gözle bakılıyor. Tacizler örneğin gözle taciz gibi maalesef normal karşılanıyor. Bunlara karşı bir yerden mücadeleye başlamak gerekli, sendikaların bu konularda önemi büyük.”
“Kadın cinayetlerine son”
“Sendikamız son dönemlerde artan muhafazakârlıkla birlikte hızla yükselen kadın cinayetlerine karşı ses çıkarmanın sendikal bir görev olduğunu düşünüyor. 25 Kasım 2011’de Kadına yönelik şiddetle mücadele gününde, “Yaşama hakkı en temel insan hakkıdır: Kadın cinayetlerine son” başlığı altında dost sendikalarla birlikte ülke çapında bir kampanya başlatmayı hedefliyor. Bu kampanyayı nasıl değerlendirirsiniz?” şeklindeki sorumuza ise, Şirin Akay şu yanıtı verdi:
“Kampanya çok iyi olur, sesimizi duyurabilmemiz çok iyi olur, buna ihtiyaç var. Kadın cinayetleri çok arttı, bir kadının bir erkeği öldürdüğünü duymuyoruz, hep kadınlar ölüyor. Böyle bir kampanyaya bütün kadınlar olarak geliriz, destekleriz. Her gün televizyonlarda öldürülen kadınları görmekten bıktık, beşinde de ölüyor yetmişinde de. Bu kampanya sorunu ülkenin herkesin gündemine taşır bizler de elimizden gelen desteği veririz.”
Aynı soruya Emek Nalbant da,
“Böyle bir kampanyanın çok büyük faydası olur. Kadınların iş hayatına atılması son on yılda yoğunlaştı. Ama kadınlar kendilerini hep bir katkı payı, eve ek bir katkı olarak görüyor. Yani aile içinde bir birey olarak değil, kol-kanat olmak gibi bir hissiyat içindeler. Kadına yönelik şiddet konusunda da hep şöyle deriz: Bilen, bilgili kişiler bu işe çözüm getirsin. Artık böyle demememiz gerekiyor. Biz işçi kadınların da bu konuda mücadele etmesi, sendikalarda örgütlenmesi, dışarıda örgütlenmesi gerekiyor, çünkü bizler ellerimizle üretiyoruz herşeyi.
Bu eller, bir yerde okumuştum, beyinden uzanan bir alet gibidir, yani herşey beynimizle aklımızla ilgili. İşte bu yüzden kadının haklarını bilmemiz gerekiyor, kadının taleplerinin neler olması gerektiğini bilmemiz gerekiyor, sendikalar burada çok önemli. Biz böylece taleplerimizi oluşturabiliriz. Böylesi kampanyalar sorunlarımızın daha geniş kesimlere duyurulması açısından çok önemli, elimizden gelen desteği vermek isteriz” yanıtını verdi.