Türk-İş Genel Başkanına açık mektup

Kıdem Tazminatı Fonu Yasa Tasarısı konusunda gülüp geçin diyorsunuz; Toplu İş İlişkileri Yasası, Mecliste bekliyor çıtınız çıkmıyor. Halbuki işverenler, hükümeti markaj altında tutuyor. Direnişler devam ediyor, ortada yoksunuz, 1 Mayıs’ta sendikal hareketin bölünmesine ön ayak oldunuz. Bursa’da kendiniz çaldınız, kendiniz oynadınız. Kamu emekçileri ayakta, siz ise bir açıklama bile yapmaktan imtina ediyorsunuz. Hiç olmazsa 1 Mayıs’ta yan yana durduğunuz Kamu-Sen’e destek açıklaması yapsaydınız. Türk-İş kongresinden bu yana neler yaptığınızı gerçekten bilmek istiyoruz. Özelleştirmeler, kamuda örgütlü sendikaları bitirdi; örgütlenme çabaları ise önemli oranda sonuçsuz kalmakta. Bütün baskılara rağmen örgütlenen işçiler sokakta, devletin kolluk güçleri ise her an tepelerinde. Ama Türk-İş yanlarında değil. Geçekten ne iş yapıyorsunuz? Bütün bu soruları tartışıp çözüm arayanlar da var tabi ki ve önemli bir mücadele de yürütüyorlar. Sendikal Güç Birliği Platformundan bahsediyoruz. Onlar işçi hareketinin umudu durumundalar. İyi de bir alternatif olma yolundalar. Galiba bütün derdiniz Güç Birliğinin önünü kesmek, onlardan kurtulmak. Biz biliyoruz ki Ankara’da Türk-İş yöneticilerinin birkaçının görevi, başını kaldıranların tasfiyesi için mücadele etmek. Hava-İş’e yapılan saldırılara sessiz kalmak da bunun bir göstergesi. Hatta bunun için mezhepçilik, ırkçılık ve politik ayrımı da içeren tüm yöntemleri kullanıyorsunuz. Aslında bu tutumunuz, talimat aldığınız kesimlere, “Dikensiz gül bahçesi teslim etmek” olarak da ifade edilebilir. Yarın Hak-İş yöneticileri, “Vallahi biz fazla bir çaba da göstermedik ama bütün işçiler kendiliğinden geldiler. Allah, Türk-İş yöneticilerinden razı olsun”derlerse şaşırmayız. Bütün bunların, işçilerin sendikalara olan güvenini sarstığını pekala biliyorsunuz. Bunu bildiğiniz gibi bağlı sendikalarla ilgili yolsuzluk iddialarını da görmezden geliyorsunuz. Örneğin, Yol-İş yönetimi… Bu beyler, trilyonlarca liralık yolsuzlukla yargılanırken genel başkanlarının hâlâ Türk-İş yöneticiliği yapmasına izin veriyorsunuz. Hadi o kişi etik davranıp aklanana kadar istifa etmiyor, siz neden böyle bir talepte bulunmuyorsunuz? Yolsuzlukla anılanların, sendikalarda görevli olmaları hiçbir etik kurala sığmaz. Sayın Başkan, Türk-İş, tarihinin en pasif dönemini yaşamaktadır. En fazla delegeye sahip sendikalarla oluşturduğunuz bu yönetim işçiler içinde itibarsızdır, devam etmemelidir. Dua edin de kongrenin iptal davası aleyhinize sonuçlanmasın. Aksi durumda en az 40 (kırk) delege sizden kopup Güç Birliğinin yanında yer alacaktır. Sayın Başkan, Yukarıda değindiğimiz bir konuya tekrar dönmek istiyoruz. Siz, işçilerin mezhebine, ırkına ve siyasi düşüncelerine göre tutum alıyor musunuz? “Böyle bir tutumum yok” diyorsanız, bu tutumunuzu ispatlayacağımızı ve bu ispatlarımızı kamuoyu ile paylaşacağımızı bilmenizi isteriz. Sendikalar içindeki yöneticiler içinde de bu ayrımı yaptığınızı ispat etmeye hazırız. Sayın Başkan, Artık sendikaların içine girip karıştırmayı bırakın ve hatta Çalışma Bakanlığındaki ağırlığınızı birilerinin ekmeğiyle oynamak için değil de işçinin sorunları için kullanın. Zira bumerang dönüp sizi de vurabilir. Yukarıda da bahsetmiştik.  AKP Hükümetinin bu kadar saldırısına karşı sessiz kalmak ancak işbirlikçilikle ifade edilebilir.Yapılması gereken ise mücadele kararları almaktır. Kıdem tazminatına saldırmak,  genel grev nedenidir. Bir tek bu neden bile sokağa çıkılma nedenidir. Kamu emekçilerinin mücadelesi, Togo ve diğer direnişler,Toplu İş İlişkileri Yasası, tüm emek örgütlerinin ortak hareket etmesini zorunlu kılmaktadır. Bunun öncülüğü ise Türk-İş’e düşmektedir. Hiç olmazsa bunu yaparak işçi içindeki itibara katkıda bulunulabilir.

*KARAYOLLARI, BÜRO, TELEKOM, BELEDİYE, TAŞIMA VE LİMAN İŞÇİLERİ