Ekonomide sanayi kuruluşlarından sonra köprü ve otoyollar da özelleştirildi. Ülkemizin ikinci büyük özelleştirme işlemi ile toplam uzunluğu 1975 kilometre olan köprü ve otoyolların işletmesi özel sektöre devrediliyor. Ücretsiz olması gereken ulaşım hizmeti giderek piyasalaştırılıyor.
Ülkemizde Türk Telekom'un satışından sonra tek seferde en büyük ikinci özelleştirme işlemi 2012 yılının son günlerinde gerçekleştirildi. Otoyollar, köprüler ve bunlar üzerindeki otoyol hizmet tesisleri, ücret toplama merkezleri ve diğer mal ve hizmet üretim birimleri ile varlıklarının bir bütün halinde fiili teslim tarihinden itibaren 25 yıl süre ile “işletme hakkının verilmesi” yöntemiyle özelleştirildi. 17 Aralık 2012 tarihinde yapılan ihalede en yüksek teklifi 5,72 milyar dolar ile Koç Holding A.Ş.-UEM Group Berhad-Gözde Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı A.Ş. Ortak Girişim Grubu verdi. İhalede gerçekleşen tutar, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nın özelleştirme işleminden beklediği tutarın altında kaldı.
Tüpraş, Petkim, Türk Telekom, Erdemir gibi ülke ekonomisinin lokomotifi olan sanayi kuruluşlarının satılmasından sonra, sıra hizmet sektörüne gelmiş ve devlet tarafından halkın ucuz, güvenli ve kolay ulaşması gereken hizmet alanlarında özelleştirmeler başlamıştır. Gerçekleştirilen otoyol ve köprü özelleştirmesi bu uygulamalarının sonuncusu olmuştur. Oysa, ulaşım hakkının önemli bir parçası olan köprü ve otoyol kullanımının ücretsiz olması ve bu hizmetin sağlanmasının devlet kontrolünde gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Hükümet otoyol ve köprüleri özelleştirerek bir kez daha, toplum yararını değil sermayenin çıkarlarını gözeten bir uygulamaya imza atmıştır.
Bilindiği gibi, dünyada uygulanan neo-liberal politikalar çerçevesinde 1970'li yıllarla birlikte başlatılan devletin küçültülmesi operasyonu, kapitalizmin yeniden yapılandırılmasının vazgeçilmez bir unsurunu oluşturmuştur. Bu doğrultuda özelleştirmeler, ulusal ve uluslararası düzeyde sermaye birikimi sürecindeki tıkanmaları aşabilmek ve kapitalist ekonomik sistemin yeniden üretilmesi için bir araç ve çıkış yolu olarak görülmüştür. Bu nedenle özelleştirmeler sermayenin çıkar ve ihtiyaçları için yapılmakta, bu işlemlerde toplum yararı hiçe sayılmaktadır.
Ülkemizde aynı politikalar 1980'li yıllarla birlikte gündeme gelmiş, 1985 yılında ise özelleştirme çalışmaları resmen başlatıldı. 2001 Krizi'nin ardından hızlanan özelleştirmeler, AKP hükümeti döneminde yoğunluk kazandı. 1985 yılından bugüne gerçekleştirilen özelleştirmelerin toplam tutarı 46,1 milyar dolara ulaştı. Bu işlemlerin, 38 milyar dolarlık kısmı (% 83'ü) ise 2003-2012 döneminde yani AKP hükümetleri eliyle gerçekleştirildi.
Özelleştirme uygulamalarının küresel kriz koşullarının etkisiyle birkaç yıldır ivme kaybetmesinin ardından, hükümet yeniden bu uygulamalara hız vereceğini açıkladı. 2012'nin son günlerinde ülke tarihinin ikinci büyük özelleştirilmesi olan köprü ve otoyolların işletmesinin özel sektöre devri için ihalenin gerçekleştirilmesi de bu niyetin en önemli göstergesi olmuştur.
İşsizlik ve yoksulluğun artmasına neden olan özelleştirmeler, aynı zamanda halkın sosyal ve ekonomik haklarının tasfiyesi anlamına gelmektedir. Özelleştirme politikaları derhal terk edilmelidir.