Her yıl mayıs ayının ilk haftası, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Haftası adı altında, konu ile ilgili kuruluşlar tarafından çeşitli etkinlikler düzenlenerek kamu oyunun dikkatine sunulur. Yılda bir kez yapılıyor olsa da bu günlerde yapılacak yararlı etkinlikler söz konusudur. Bu yıl yapılacak etkinliklerde çalışanların konuya ilişkin bakış açılarını kamuoyunun dikkatine sunmayı yararlı bulmaktayız.
Çalışma alanlarından, tüm toplumun yararlanması için mal ve hizmetler üretilir. Üretilen her mal ve hizmet, toplumsal yaşam kalitesini yükseltir, yaşam standartlarını kolaylaştırır. Toplum ise; zaten çalışanlardan oluşmuştur. Sonuç itibariyle; üretimin amacı sağlıklı ve kaliteli yaşamaya katkı sağlamaktır.
Ancak; mal ve hizmetlerin üretim aşamalarında; üretim araçlarından, üretimde kullanılan maddelerden, üretim ortamlarından ve üreten insanlardan kaynaklanan kaza ve hastalık riskleri vardır. Bu riskler zaman zaman gerçekleşerek çalışanların sağlığını olumsuz etkilerler. Bunları azaltmak ve giderek ortadan kaldırmak hepimiz için önemli görevler arasındadır.
İş yerlerinde, çalışma ortamlarında bu risklerin ortadan kaldırılmasının yöntemleri bilinmektedir. En temel yaklaşım riski kaynağında kurutmaktır. Kaynaktan ortama yayılan fiziksel, kimyasal ve biyolojik etkenleri kaynakta kurutmaktır. Eğer mevcut üretim teknolojisi buna izin vermiyor ise, ortamın temizlenmesi düşünülmelidir. Ortam temizliğinin yetersiz kaldığı durumlarda ise çalışanlar üzerinde kişisel koruyucularla önlemler alınmalıdır. Kaynakta ve ortamda alınacak önlemler, teknolojik yenilikler ve işyerinde yapılacak yeni yatırımlarla olur. Çalışanların kişisel koruyucularla korunması için, koruyucu üreten firmaların yaygınlaşması, gelişip güçlenmesi gereklidir.
Gerçi biz çalışanlar; kişisel koruyucuların kullanılmasının en son önlem olarak gündeme gelmesini isteriz. Kaynakta ve ortamda alınabilecek önlemlerin öncelikle alınmasını, çalışma ortamlarının rahat ve ferah olmasını isteriz. Ancak bu kişisel koruyucu malzemeler alınmasın, kullanılmasın demek değildir. Kişisel koruyucu malzemeler alınsın ancak bunların kullanılmasına ihtiyaç kalmayacak önlemler de beraberinde alınsın
Bu konularda örgütlü bulunduğumuz işyerlerinde tespit ettiğimiz yanlış yaklaşımları burada dile getirmek yararlı olacaktır.
“İşçiler koruyucu malzemeyi kullanmıyor” gerekçesi savunulamaz!
İşyerlerinin büyük bir çoğunluğunda kişisel koruyucu malzeme kullanılması gerekli olan işler mevcuttur. Bu malzemelerin temin edilmesinde herhangi bir sorun yaşanmamaktadır. Ancak bu malzemelerin işçiler tarafından kullanılmadığı, her türlü ikaza rağmen kullanmak istemediklerini, teknik emniyet görevlileri sıkça dile getirilmektedirler. Bu yanlış bir yaklaşımdır. Teknik Emniyet görevlilerinin görevlerini yerine getirmediklerinin itirafıdır.
Kişisel kuruyucu malzemelerin kullanılmasının zorunlu bulunduğu işlerde, koruyucuyu kullanmak yapılan işin olmazsa olmaz bir parçasıdır. İşin yaptırılmasını beceren işveren veya vekili, koruyucuların kullanılmasını da sağlamalıdır. İşini yapması nasıl işçinin isteğine bırakılmıyor ise koruyucuları kullanması da işçinin isteğine bırakılamaz. Yasal mevzuatta, kişisel koruyucuların kullanılmamasından dolayı ortaya çıkacak kaza ve hastalık hallerinde işveren veya vekili sorumlu tutulmaktadır. İşveren veya vekili isterse koruyucuların kullanılması yöntemlerini bulur. En pratik yöntem koruyucusuz işbaşı yaptırmamaktır.
“Eğitimler bile fayda etmiyor”: Çünkü verilen eğitim yanlış
İşyerlerinde; ham madde ve ara maddeler işlenerek mamul maddeler üretilmektedir. Bu madde ve ürünlerin sağlığa zararları konularında eğitimlerin verildiği ilgililer tarafından söylenmekle beraber, araştırıldığında eğitimlerin genel olarak işçi sağlığı değil, ürün sağlığı konularında olduğu ortaya çıkmaktadır. Çoğu kez çalışanların, çalıştıkları ürünlerin sağlığa zararları konusunda bilgisiz olduğu gözlenmektedir. İşçilerin bilgisizliğinden kaynaklanan davranış hataları da ilgililere mazeret olmaktadır. Aslında işçileri eğitmekle görevli eğiticilerin bile büyük oranda bilgi yetersizliği içinde olduğu bilinmektedir. Çünkü bu konularda ciddi bilimsel öğreti veren kurum ve kuruluşlar çok azdır. Eğiticilerin, önce kendileri kapsamlı bir eğitimden geçirilmeli, sonra öğrendiklerini çalışanlara öğretmelidir. Ayrı bir eğitim yöntemi de; iş başında, çalışan görevini yaparken verilen eğitimlerdir, kısa kısa verilen eğitimler hem daha kalıcı hem de zaman içinde büyük bir deneyim birikmesine neden olmaktadır.
“Önlemlerin yüksek maliyet tuttuğu” söylemi de gerçek değildir
Genellikle işverenler, çalışma şartlarının iyileştirilmesine yönelik havalandırma, tozsuzlaştırma, sessizleştirme, ışıklandırma, temizlik ve klima önlemlerinin maliyetlerini abartılmaktadırlar.
Örneğin; 100 işçiden fazla işçi çalıştıran işletmelerdeki karlılık; önlemleri rahatlıkla karşılayabilecek düzeydedir. Bu konudaki olumlu veya olumsuz durumlar işverenlerin tutumundan kaynaklanmaktadır. İşçi sağlığına ürün sağlığı kadar önem veren işverenler gerekli tedbirleri almakta, gerekli kaynakları ayırmaktadır. Ancak kara ve paraya yönelik eğilimi fazla olan işverenler ise, bu konudaki giderleri masraf ve israf olarak görmektedir. Bunlar; işçilere insan olarak değer vermeyenlerdir. Bu tür davranışlar, işverenlere verimsiz ve kalitesiz üretim, iş kazası ile meslek hastalıklarına yol açtıkları için, yüklü tazminatlar olarak geri dönmektedir.
“Yeni teknolojiler istihdamı daraltmaktadır”: Sağlık ve istihdam ayrı konulardır
İşçi sağlığı ve ürün kalitesi açısından daha iyi bir durumda olan yeni makine ve ekipmanlar temin edildiğinde, emek yoğun eski teknoloji ile çalışanların bir kısmının işsiz kalacağı, bunun da işsizliği körükleyeceği ve sendikal örgütlülüğe olumsuz etki edeceği öne sürülmektedir. Bu bakış açısı gelişmeye ilerlemeye ve sanayileşmeye aykırı, gerici bir bakış açısıdır. Bu bakış açısı bizi orta çağ manifaktür üretimine götürür. Ağır veya hafif sanayide kullanılan her makine ve ekipman, bir önceki emek yoğun teknolojiden işgücünü açığa çıkararak, daha az işgücü ile daha fazla ürün elde etmeyi sağlar. Ancak işgücünün tamamen üretimden çıkarıldığı, insansız bir üretim düşünülemez, işgücü yüksek nitelik kazanacak şekilde yüksek verimle çalışan makinelerin tamir ve teknoloji yenilenmelerinde yerini almaktadır. Bu da tüm insanların daha az çalışarak daha fazla sosyal faaliyetlere vakit ayırması sonucunu getirecektir.
Bir ülkede istihdam politikası ile üretim ve sanayileşmenin gerektirdiği politika, birbiri ile çelişir gibi görünse de, sanayide yeni teknoloji kullanımı nedeniyle açığa çıkan işgücünün, yeni üretim alanları açılarak her zaman yeniden istihdamı sağlanabilir. Aksi halde işsizliğin en yüksek olduğu ülkeler sanayileşmiş ülkeler olurdu. Halbuki sanayileşmiş ülkelerdeki işsizlik sanayileşmemiş ülkelere göre daha azdır. Yine sanayileşmiş ülkelerdeki örgütlenme oranları diğerlerinden daha fazladır. Yeni teknolojiler işçi sağlığı açısından da olumsuzluklardan arındırılmışlardır. Yeni yatırımlarla yeniden üretimi göze almayan işverenler eski ve sağlıksız koşullarda üretimlerini sürdürürken “yeni makine alırsam bu bölümden şu kadar işçi atarım” tehdidini savurmakta ve bu görüşe sendikaları da ortak edebilmektedir. Halbuki her işçi emeği ile geçinmektedir, işverenler bile bu emekten kırpıntılarla gelirlerini sağlamaktadır, Ahmet olmazsa Mehmet’i, 100 olmazsa 50, ama her durumda işçi çalıştırmaya muhtaçtırlar. Buna karşın işçiler de A işyerinde olmazsa B işyerinde, özel sektörde olmazsa kamu sektörün de çalışabilirler. Her işyerinde sendikalaşabilirler. İşsizliğin ortadan kaldırılmasında asli görev kamu sektöründedir. Sonuç olarak; yeni ve temiz teknolojiler ile işsizlik ve istihdam politikalarını karşı karşıya getirmek yanlıştır. Üretim ve sanayileşme kendi kulvarında, kendi gereklerine göre gelişmelidir.
“İşyerimizde tüm sağlık ve güvenlik önlemleri alınmaktadır"
Yaptığım İşten Kaynaklanan Hiçbir Sağlık Sorunu Yoktur!” İddiaları gerçek değildir.
İşyerini ve yapılan işi, sorunsuz ve hiçbir problemin olmadığı şeklinde abartarak güllük gülistanlık göstermeye, gerek işveren temsilcilerinde, gerekse bazı bölüm işçilerinde sıkça rastlanmaktadır. Bütün sağlık sorunlarından arındırılmış ideal bir işyeri dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Ama bizde pek çok işletme kendini böyle tarif eder.
İşyeri ziyaretlerinde gerek işveren temsilcilerine gerekse çalışan işçilere; “İşyerinde işçinin sağlığına olumsuz etki edebilecek olumsuzluklar var mıdır ?” sorusuna. Genellikle “hayır hiçbir sorun yoktur, bütün sağlık ve güvenlik önlemleri alınmıştır” şeklinde yanıtlar verilmiştir. Böyle iddialı bir yaklaşım hiçbir işyerinde olamaz, bütün önlemlerin alınmış olması yetmez sürekli iyileştirmeler ve yenilikler olmalıdır. Hiçbir sağlık riski olmayan işyeri, kapısına kilit vurulmuş, üretim yapmayan, çalışanı olmayan bir işyeri olabilir ancak.