Petrol ülkesi değiliz, ihtiyacımızın yüzde 93'ünü ithalatla karşılıyoruz. Ama bu demek değildir ki, petrole dayalı ne varsa ithal edeceğiz.
Büyüklerimiz, "Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür" derler. (Türkçe anlatımla: İnsan hafızasında unutma hastalığı vardır.) Böyle olmasaydı, Petkim ihalesi ile Tüpraş'ın ilk ihalesinin ne kadar benzediğini hatırlar, "Biz bu filmi görmüştük" derdik.
Eski alışkanlıklarımızla hayatı yorumlamak neredeyse imkansız hale geldi. Düne kadar aileler, çocuklarını televizyondan uzaklaştırmak için uğraşırken şimdi başka bir tehlike olarak bilgisayar karşılarına çıktı. Şimdi uzaklaştırmanın çözüm olmadığı vurgulanıyor.
Tek tek sıralamaya gerek yok. Son bir yılda İstanbul , İzmir, Ankara ve Antalya’da başta şu karanlık Bilderberg olmak üzere uluslararası nitelikte birçok siyasi, ekonomik, askeri, güvenlik , kültürel ve benzeri toplantılar düzenlendi. Bu toplantılarla ‘yabancıların’ Türkiye’ye ilgisi doruğa çıktı. Bunun yanı sıra aynı yabancı ülke, kurum ve kişilerin Türkiye’ye yatırımları hızla arttı.
Kapitalizmin doruklarında hazırlanıp kasten ve alenen geri zekâlılara pazarlanan bir maval var... - Nedir o?.. - Küreselleşme!..
Petrol ülkesi değiliz, ihtiyacımızın yüzde 93'ünü ithalatla karşılıyoruz. Ama bu demek değildir ki, petrole dayalı ne varsa ithal edeceğiz. Petrol, bir yakıt olmanın yanında pek çok sanayi sektörünün de hammaddesi. Ve bunun için petro-kimya tesislerinde işlenmesi gerekiyor. Bu işi yapan tesisler, sanayi içinde önemli bir yere sahip. Bilhassa plastik sanayiinde.
Bir süre önce Cumhuriyet 'in gündeme getirdiği "Türkiye'yi bölen harita" bir kez daha ortaya çıktı. Yunanistan'ın başkenti Atina'da, Yunan Genelkurmay Başkanlığı tarafından düzenlenen kriz yönetim seminerinde aynı harita yine masaya yatırıldı. Atina Askeri Ataşemiz Albay Atilla Şirin tepki göstererek toplantıyı terk etti. Olayı gündeme taşıyan gazetemiz Cumhuriyet oldu.
Hükümet, seçim telaşı, işçilerin karşı eylemi, sendikaların baskısı, “seçim zamanı bunu yaparsam oy kaybederim”e takılmadan, yerli ve yabancı büyük sermayeye ve IMF-TÜSİAD programına her şart altında sadakat göstereceğini kanıtlarcasına, büyük bir gözü karalıkla PETKİM’in yüzde 51 çoğunluk hissesini Kazak-Rus ortaklığı olan TransCentralAsia’ya sattı.
PETKİM'in yüzde 51'ine 2 milyar 50 milyon ABD Doları veren Kazak-Rus ortakların kimlikleri, "ırkçı" yorumlara neden oldu. Özellikle Rus ortak yatırım bankasının sahibinin Ermeni olması, bu "ırkçı" eleştirilerin nedeni. Birçok konuda olduğu gibi bu olayda da sap ile saman birbirine karışıyor.
Çok mektup geliyor. Her konuda geliyor. Özellikle o gün hangi konu öne çıkmışsa; “sanatçı Barış’ın talihsiz ölümü... Başbakan’ın oğlunun gemisi... PETKİM’in satışı...” hangisi güncelleşmişse okur duygularını açıyor. Mektuplar bana geliyor. Fakat Türkiye’ye yazılıyor.